
Aleviler ve Barış: Numan Kurtulmuş'un Tartışmalı Sözleri
Siyasal İslamcı anlayışın temsilcileri, "barış" kavramını dahi kendi ideolojik ve kültürel kodlarıyla yorumlayarak, "kapsama/dışlama" ayrımını sürdürüyor. Numan Kurtulmuş'un sözleri, bu topraklarda "öteki" olarak görülen Alevilerin tarihsel acılarını ve hafızalarını yeniden gündeme getirdi. Peki, bu yaklaşımla gerçek bir barış mümkün mü?
Kurtulmuş'un Tartışmalı Şah İsmail Sözleri
Numan Kurtulmuş'un "Bin yıllık kardeşlik" ve "Türk-Kürt ittifakı" vurgusu yaparken Şah İsmail'i anması, Yavuz Sultan Selim ve İdrisi Bitlisi ittifakını övmesi büyük tepki çekti. Bu ittifakın, Anadolu'daki Alevi topluluklarına yönelik katliamları meşrulaştıran bir başarı örneği olarak sunulması, Aleviler nezdinde büyük bir infial yarattı.
Barış sadece savaşın olmaması değil, insan haklarıyla doğrudan bağlantılı bir hukuk düzenidir. Tarafların birbirini anlaması, önyargılardan arınması gerekir. Aleviler, tarih boyunca barışın bu ilkelerini içselleştirmiş, birlik ve kardeşliği temel felsefe edinmişlerdir.
Alevilerin Haklı Tepkisi ve Kurtulmuş'un Açıklaması
Alevilerin bu sözlere gösterdiği haklı tepki, "barış karşıtlığı" olarak yorumlanamaz. Suriye'deki mezhepçi nefretin yol açtığı katliamlar ve sistematik insanlık suçları, Alevilerde büyük bir tedirginlik yaratmaktadır. Kurtulmuş'un bu tepki karşısında özür dilemek yerine sadece "üzüntü" beyan etmesi, eleştirilerin odağı oldu.
Kurtulmuş'un açıklamaları sonrası Aleviler'in tepkileri şöyle oldu:
- "Sözlerimizin bağlamından kopartılarak yaralayıcı bir anlam alanına kaydırılmasından üzüntü duyuyoruz."
- "Ne bir özür diliyor, ne de bir düzeltme yapıyor."
- "Kapımız herkese açık demekle yetiniyor!"
Gerçek Barış Nasıl Sağlanır?
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik edici, toplumu inançlar üzerinden ayrıştıran bu tür söylemler kabul edilemez. Toplumsal birliğe, eşit bir şekilde kardeşçe yaşam kültürüne aykırıdır. Unutulmamalıdır ki, barış; onu "sahiplenenlerin" dışladıklarını da 'sahipsiz bırakmayarak' gerçekleşebilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bu tür söylemlere yer olmamalıdır. Demokratik, adil ve laik bir düzende yaşama arzusu, tüm toplumun ortak sorunudur. Aksi takdirde, gerçek bir barış ve kardeşlik ortamı tesis etmek mümkün olmayacaktır.