18 Mayıs 2025 Pazar

İstilacı Türlere Savaş Açtık! Denizlerimizde Neler Değişti?

Türkiye'deki deniz ekosistemleri, uzun yıllardır istilacı yabancı türlerin tehdidi altında bulunuyordu. Ancak, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğinde yürütülen "Denizel İstilacı Yabancı Türlerle Mücadele Projesi" sayesinde bu durum değişiyor. Altı yıl süren bu proje, yerli türlerin sayısında artış sağlarken, deniz ekosisteminin genel sağlığına da olumlu katkılarda bulundu.

Proje Nasıl Başarıya Ulaştı?

Küresel Çevre Fonu'nun desteğiyle hayata geçirilen proje kapsamında, Türkiye denizlerinde toplam 539 yabancı tür tespit edildi. Bunlardan 105'i istilacı tür olarak sınıflandırıldı. Bu türlerin dağılımı ise şöyle:

  • Akdeniz: 413 tür
  • Ege: 253 tür
  • Marmara: 124 tür
  • Karadeniz: 28 tür

Akdeniz'deki türlerin %72'si, Ege'deki türlerin %54'ü ve Marmara'daki türlerin %21'i Kızıldeniz kökenli olup, Süveyş Kanalı aracılığıyla bu bölgelere yayılmıştır.

Proje süresince, belirlenen dört pilot bölgede istilacı türlerin etkileri detaylı bir şekilde incelendi. Bu bölgelerde yapılan düzenli izleme, bilgilendirme çalışmaları ve istilacı türlerin uzaklaştırılması sayesinde, ekosistem üzerindeki baskıları azaltıldı ve yerli türlerin popülasyonları yeniden canlandı.

Pilot Bölgelerde Neler Yaşandı?

Proje Müdürü Mehmet Gölge, pilot bölgeler olarak belirlenen alanları şöyle sıraladı:

  • Akdeniz: Hatay Samandağ
  • Ege Denizi: Ayvalık Adaları Tabiat Parkı
  • Marmara Denizi: Marmara Adaları
  • Karadeniz: İğneada Longoz Ormanları

Gölge, özellikle Hatay Samandağ'daki çalışmaların dikkat çekici sonuçlar verdiğini belirtti. 2021'de metrekarede 7,1 gram olan yerli tür miktarı, 2024'te 16,2 grama yükseldi. Marmara Adaları'nda ise yerli türlerin habitat kaplama oranı %6,2'den %17'ye çıktı. Karadeniz'de yapılan çalışmalarda ise küçük bir alanda istilacı türlerin düzenli olarak uzaklaştırılması, yerli türlerin hızla geri dönmesini sağladı.

Ege Denizi'nde ise deniz çayırlarının korunması için çalışmalar yapıldı. Ancak, teknelerin çapalarının deniz çayırlarına verdiği zarar büyük bir tehdit oluşturuyor. Gölge, "2021'de deniz çayırı örtüsü %67,4 iken, 2023'te bu oran %61,2'ye düştü. Aynı dönemde deniz üzümünün kaplama oranı ise %20,5'ten %26,1'e yükseldi," dedi.

Gelecek İçin Neler Planlanıyor?

Proje sonunda, Ulusal İstilacı Yabancı Türler Strateji ve Eylem Planı oluşturuldu ve dört pilot bölge için özel yönetim planları geliştirildi. Ayrıca, İstilacı Yabancı Türlerin Girişinin ve Yayılmasının Önlenmesi İle Yönetimi Hakkında Yönetmelik Taslağı hazırlandı ve ilgili birimlere sunuldu.

Uzun vadede, yeni istilacı türlerin gelişiminin engellenmesi için gerekli altyapının oluşturulması hedefleniyor. Bu kapsamda, gemi balast sularının kontrolü ve uluslararası işbirliği büyük önem taşıyor. Çünkü Karadeniz'deki istilacı türlerin en önemli taşıyıcısının gemi balast suları olduğu tespit edildi. Ayrıca, Akdeniz'deki tuzluluk oranındaki artışla birlikte, Kızıldeniz kökenli türlerin Süveyş Kanalı yoluyla geçişlerinin kolaylaştığına dikkat çekiliyor.

İstilacı türlerle mücadelede en etkili yöntemin sağlıklı ekosistemlerin korunması olduğunu vurgulayan uzmanlar, yerli türlerin üzerindeki av baskısının azaltılmasının önemine dikkat çekiyor. Doğal avcıların sistemden çıkarılması, istilacı türlerin yayılımını hızlandırabiliyor. Bu nedenle, öncelik her zaman yerli türleri korumak ve yabancı türlerin yayılmasını önlemek olmalı. Bu proje, Türkiye'nin deniz ekosistemlerini koruma yolunda attığı önemli bir adım olarak tarihe geçiyor.

İlgili Haberler