
Türkiye'de Adil Yargılanma Hakkı İhlali Meclis Gündeminde! Şok İddialar!
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, Türkiye'de adil yargılanma hakkına yönelik ihlalleri ve yargı bağımsızlığını zedeleyen kurumsal yapıları TBMM gündemine taşıdı. Çiçek, bu konuda kapsamlı bir araştırma yapılması için Meclis'e araştırma önergesi sundu. Önergede, adil yargılanma hakkının sistematik olarak ihlal edildiği ve yargının iktidarın baskı aracı haline geldiği vurgulandı. Peki, bu iddialar ne kadar gerçek? Türkiye'de adil yargılanma hakkı gerçekten tehlikede mi?
Türkiye'de Adil Yargılanma Hakkı Alarm Veriyor mu?
İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) 2025 tarihli Adil Yargılanma Hakkı Çerçevesinde Dava Gözlem Raporu, durumun vahametini gözler önüne seriyor. Rapora göre, incelenen 30 davaya ait 112 duruşmanın neredeyse tamamı; ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkı gibi anayasal faaliyetler nedeniyle açılmış durumda. Duruşmalara katılımın engellenmesi, avukat sayısının keyfi olarak sınırlandırılması, SEGBİS uygulamasının kötüye kullanılması gibi uygulamalar, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki endişeleri artırıyor. İHD raporunda, mahkeme heyeti ile savcılık arasında izlenemeyen ilişkilerin kurulması da eleştiriliyor. Bu durum, yargı bağımsızlığına gölge düşürüyor.
DEM Parti İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, yargı erkinin bağımsızlığına duyulan toplumsal güvenin ciddi biçimde sarsıldığını belirtiyor. Çiçek'e göre, adil yargılanma hakkı, başta Kürt halkı olmak üzere; muhalif siyasetçiler, kadınlar, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve sivil toplum aktörleri üzerinde sistematik bir baskı aracına dönüştürülmüş durumda. Hukukun üstünlüğünün esas alınması gerekirken, yargının iktidarın demokratik alanı daraltma stratejisinin bir aracı haline geldiği iddia ediliyor.
Çiçek, söz konusu davaların uluslararası alanda "Kamusal Katılıma Karşı Stratejik Davalar" (SLAPP) olarak tanımlandığını hatırlatarak, "Bu tür davaların temel amacı kamu yararına faaliyet yürüten kişileri susturmak, yıldırmak ve kamu denetimini işlevsizleştirmektir. Türkiye'de görülen pek çok dava bu tanımla örtüşmektedir. Yargı, doğrudan ifade özgürlüğünü ve siyasal katılım hakkını engellemeye dönük sistematik bir araca dönüştürülmüştür" diye konuştu.
Cumartesi Anneleri Davası: Sembolik Bir Örnek mi?
Cengiz Çiçek, Cumartesi Anneleri'nin 700. hafta buluşmasına ilişkin davayı da örnek göstererek, bu davanın adil yargılanma hakkının ihlalinin sembolik bir örneği olduğunu savunuyor. Yedi yıl boyunca ceza tehdidi altında tutulan 37 insanın beraatle sonuçlanan yargılanmalarının, adil yargılanma hakkının açık bir ihlali olduğunu belirtiyor. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği ihlal kararının, yargılamanın en başından itibaren hukuk dışı yürütüldüğünü teyit ettiğini de sözlerine ekliyor.
Ayrıca, hapishanelerde yalnızca adil yargılanma hakkı talebiyle açlık grevine giren politik mahpusların varlığına dikkat çekiyor. Bu mahpusların talepleri nedeniyle disiplin soruşturmalarına maruz bırakılmalarının, hukuki yollardan hak aramasının dahi cezalandırıldığını gösterdiğini ifade ediyor.
Meclis'e Komisyon Kurulması Önerisi
Tüm bu verilerin Türkiye'de adil yargılanma hakkının yapısal biçimde ihlal edildiğini gösterdiğini savunan Çiçek, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırıldığını ve yargının demokratik siyaset ile toplumsal hak mücadelelerini bastıran bir aygıta dönüştürüldüğünü belirtiyor. Bu nedenle, SLAPP niteliği taşıyan siyasi davaların, yargı bağımsızlığını zedeleyen kurumsal yapıların ve adil yargılanma hakkı ihlallerinin kapsamlı biçimde araştırılması; yargı reformlarının geliştirilmesi ve yargının demokratik temellerde yeniden inşası için Meclis bünyesinde bir araştırma komisyonu kurulmasının elzem olduğunu vurguluyor.
Türkiye'de adil yargılanma hakkının durumu, uzun zamandır tartışma konusu olan bir konu. Cengiz Çiçek'in Meclis'e sunduğu araştırma önergesi ve İHD'nin raporu, bu konudaki endişeleri daha da artırıyor. Meclis'te kurulacak bir komisyonun, bu iddiaları detaylı bir şekilde araştırması ve yargı reformları için somut adımlar atılması, Türkiye'de hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesi açısından büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, adil yargılanma hakkının ihlali, toplumun tüm kesimlerini olumsuz etkilemeye devam edecek gibi görünüyor.