
Ölüm Sessiz, Sayılar Hafif mi? Gazze'de Verileşen Ölüm Gerçeği!
Prof. Dr. Celalettin Yanık, Gazze'deki ölümlerin sayısallaştırılması ve bu duruma karşı entelektüel camianın sessizliğini eleştiriyor. Sayıların hayatımızın her alanını kuşattığı, hislerin küçüldüğü bir çağda, ölümün dahi veriye dönüştürülmesinin vahametine dikkat çekiyor. Bu durumun, ölüleri siyasal özneler olmaktan çıkarıp, birer istatistiğe indirgediğini vurguluyor.
Gazze: Ölüm Tarlası ve Vicdanın Sesi
Gazze'nin bir ölüm tarlasına dönüştürüldüğünü ve dünyanın bu duruma sessiz kaldığını belirten Yanık, özellikle Batı'nın bu konudaki ilgisizliğini sorguluyor. Neo-liberallerin ve Batılı liberal öznenin sessizliğinin nedenlerini irdeliyor. Tarihin tekerrür ettiğini ve benzer durumların geçmişte de yaşandığını hatırlatıyor.
- Batı'nın sessizliği entelektüel bir suçlama psikolojisi mi?
- Küresel dünyanın vicdanı nerede?
- Ölümler neden sadece bir sayıdan ibaret?
Yanık, bu soruları sorarak, sadece Batı'yı suçlamak yerine, kendi içimize dönüp bakmamız gerektiğini ifade ediyor. Kendimizi sorgulamadan ötekini suçlamanın kısır bir döngüye yol açacağını belirtiyor.
Entelektüelin Sessizliği ve Hakikatin Kayboluşu
Entelektüel camianın bu süreçte pasif bir konumda olduğunu vurgulayan Yanık, Batı'nın zamansal kodlarını kullanmanın kolaycılığına değiniyor. Farklı bir zamansal kod oluşturamamanın, alternatif söylem üretme kapasitesini yok ettiğini belirtiyor. Seküler zamansal kodu aşmanın, ölüleri farklı şekilde algılamayı sağlayabileceğini ifade ediyor.
Entelektüelin varlık nedeninin, hakikatin gürültüde kaybolduğu yerde sözü yeniden kurmak olduğunu hatırlatan Yanık, günümüz entelektüelinin hakikatin değil, görünürlüğün peşinde olduğunu savunuyor. Bilginin tüketilebilir bir meta haline geldiği, düşüncenin hız ve beğeni ekonomisi içinde ağırlığını yitirdiği bir çağda, entelektüelin kendi kelimelerini dahi sayılabilir hale getirdiğini belirtiyor.
Hakikatin Son Taşı
Sonuç olarak, Yanık, entelektüelin sorumluluğunun sistemi yüceltmek değil, sistemin diline direnebilmekte gizli olduğunu vurguluyor. Ölümü sayılardan kurtarmak, düşünceyi metriklerden azat etmek gerektiğini ifade ediyor. Hakikatin sessizliğinin, sayılardan daha yüksek bir aksi sedaya sahip olduğunu belirtiyor. Edward Said'in elindeki taşla sembolize ettiği sessiz başkaldırının, günümüzün histerik şiddetine karşı bir duruş olduğunu hatırlatıyor. Bugün kaç entelektüelin ölümü sayısallaştırmadan, veriye dönüştürmeden ve hisleri küçültmeden dile getirebildiğini sorguluyor.













