Doğurmak mı, Direnmek mi? Feminist Bakış Açısıyla Borcun Reddi!
Gündem

Doğurmak mı, Direnmek mi? Feminist Bakış Açısıyla Borcun Reddi!


25 May 20255 dk okuma2 görüntülenmeSon güncelleme: 25 May 2025

Günümüzde kadınların karşı karşıya kaldığı baskılar, sadece fiziksel değil, ekonomik ve toplumsal boyutlarda da kendini göstermektedir. Muhafazakar iktidarların anti-feminist politikaları, kadınların mücadele gündemini her geçen gün daha da yoğunlaştırmaktadır. Arjantinli yazar Verónica Gago'nun "borcun feminist reddi" kavramı, bu mücadelede önemli bir perspektif sunmaktadır. Peki, bu kavram ne anlama geliyor ve neden bu kadar önemli?

Borcun Feminist Reddi: Bir Direniş Biçimi

Verónica Gago'ya göre borç, sadece bankalardan alınan krediler ya da kredi kartı ödemeleri değil, hayatın her alanına sinmiş bir kontrol ve itaat mekanizmasıdır. Özellikle kadınlar, translar, göçmenler ve yoksullar için borç, sessizliğe, güvencesizliğe ve tüketim zincirine mahkûm eden bir tahakküm biçimidir. Devlet destekli bakım hizmetlerinin yetersizliği, kadınları çocuklarına bakabilmek için borç almaya zorlarken, barınma krizleri, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlar dahi bireysel borçla karşılanmak zorunda kalınmaktadır. Bu durum, borcun sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasal bir yönetim aracına dönüştüğünü göstermektedir.

Gago'nun feminist perspektifiyle altını çizdiği en kritik noktalardan biri ise borcun toplumsal cinsiyetle nasıl iç içe geçtiğidir. Borç, herkesi aynı şekilde etkilememektedir. Özellikle çocuklu, bekar, göçmen ya da güvencesiz çalışan kadınlar için borç, çoğunlukla kendi ihtiyaçlarından değil, başkalarının (çocuklarının, yaşlı ebeveynlerinin ya da partnerlerinin) yaşamsal gereksinimlerini karşılamak için üstlenilmektedir. Bu durum, borcun aslında kadın emeğinin sistemli ve çok katmanlı sömürüsünün bir sonucu olduğunu gösteriyor.

Bu nedenle "feminist red" yalnızca bireysel bir borç ödememe tavrı değil, kolektif bir siyasal direniş biçimi olarak düşünülmelidir. Borcun insanları nasıl yalnızlaştırdığını, kontrol altında tuttuğunu ve gündelik yaşamı şekillendirdiğini görünür kılarak, buna karşı ortak bir siyasal hat kurmayı hedeflemektedir. Bu hat, feminist grevden barınma hakkına, kürtaj mücadelesinden bakım emeğinin görünür kılınmasına uzanan geniş bir mücadele ağını birbirine bağlamaktadır. Yani bu red, dayanışma eksenli bir yaşamı savunma, borca değil birlikte yaşama iradesine dayanan bir siyaset inşa etme çağrısıdır.

"Kutsal Aile" Söylemi ve Gerçekler

Türkiye'de iktidarın "çocuk doğurun, aile olun" politikası, kadınlar üzerindeki baskıyı daha da artırmaktadır. Doğurganlık oranlarının düşmesini "felaket" olarak niteleyen Cumhurbaşkanı, aileyi kutsallaştıran söylemlerle bireylerin kişisel tercihlerine karışmakta, ekonomik gerçekleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve devlet politikalarının etkilerini görmezden gelmektedir. Gençlerin neden evlenmediğini, neden çocuk yapmadığını sormak yerine, onları neden "çocuk yapmadıkları için" suçlamayı tercih etmektedirler.

Gerçek şu ki, gençler modernlikten değil, belirsizlikten kaçmaktadır. Borçla, güvencesizlikle, baskıyla örülü bir yaşamda kim neden yeni bir hayat getirmek istesin ki? Kadınlar sadece doğurmak değil, yaşamak için de mücadele etmektedir. Verónica Gago’nun dediği gibi, borcun baskısı, bakım emeğinin yükü, geleceksizlik hissi kadını bir sarmalın içine itmektedir. Bu eşitsiz, adaletsiz düzen baştan yanlıştır.

Peki, bu baskılara karşı nasıl direnebiliriz? İşte bazı öneriler:

  • Borcun feminist reddi kavramını daha yakından tanıyın ve bu konuda farkındalık yaratın.
  • Kolektif direniş hareketlerine katılın ve dayanışma ağları oluşturun.
  • Toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele edin ve kadın haklarını savunun.
  • Aileyi kutsallaştıran söylemlere karşı çıkın ve bireylerin özgür tercihlerini destekleyin.
  • Ekonomik bağımsızlığınızı güçlendirin ve borç tuzağına düşmekten kaçının.

Unutmayın, direnmek sadece bir seçenek değil, aynı zamanda bir zorunluluktur. Ancak birlikte hareket ederek, daha adil ve özgür bir dünya yaratabiliriz.

Sonuç

Feminist perspektiften borcun reddi, kadınların ekonomik, toplumsal ve siyasal baskılara karşı bir direniş biçimidir. Bu direniş, sadece bireysel değil, kolektif bir mücadeleyi gerektirmektedir. Aileyi kutsallaştıran söylemlere karşı çıkarak, toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele ederek ve ekonomik bağımsızlığımızı güçlendirerek, daha adil ve özgür bir dünya yaratabiliriz. Kadınların doğurganlık hakları devletin denetimine girmeden, kadınların kendi geleceklerini özgürce belirleyebildiği bir Türkiye için mücadeleye devam etmeliyiz.